Agnostisizm

Sözlükte bilinmezcilik ya da bilinemezcilik anlamına gelen agnostisizm, insanların mutlak bilgiye ve hakikate ulaşamayacağını, özellikle de Tanrı hakkında kesin bilgi elde etmenin mümkün olmadığını savunan felsefi yaklaşımı ifade eder.   Özellikle    pozitivist ve materyalist akımların dayanak noktalarından birisi olarak kullanılabilen bir akımdır.
“Agnostisizm, aslında özü itibariyle Tanrı’nın varlığını kesin olarak kabul eden teizm kadar Tanrı’nın yokluğunu savunan ateizme de karşıdır. Agnostiklere göre Tanrı’nın varlığı kesin olarak bilinemeyeceği gibi yokluğunu iddia etmek de doğru değildir. Çünkü o da kesin olarak bilinemez.”12 Antik Yunan’da sofistler ve Protagoras’ta görülebilen bu yaklaşımı modern Batı düşüncesinde ortaya koyan kişi Thomas Huxley’dir.

,Agnostikler din meselesinde olduğu gibi bilgi konusunda da genelde kuşkucu yaklaşımı esas alırlar. Agnostik bakış
açısında, Tanrı’nın varlığı yanında ahiretle ilgili meselelerin de doğrulanması mümkün görülmez ve herhangi bir dini benimsemek anlamsızdır.

Din felsefesi tartışmalarında bir yaklaşım olarak kabul edilen agnostisizme göre, şeyler hakkında ve özellikle dinî meseleler hakkında doyurucu bilgiye ve nihai hükümlere ulaşmak imkânsızdır. Bu akımın İslam dünyasında fazla karşılığı olmamıştır. Çünkü İslam düşünce sisteminde bilginin ulaşılabilirliği, ifade edilebilirliği ve kesinliği bütün ekollerde ittifakla kabul edilmektedir. Dinimizde kişinin iman etmesi için kesin bir bilgiye sahip olması, tasdikini kesin ve net bir şekilde yapması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında şüphe, bilememe, tereddüt hâli,
kararsızlık, belirsizlik vb. hususlar imanla ve tasdikle bir arada değerlendirilebilecek kavramlar değildir.
Günümüzde agnostik kavramı daha çok, Tanrı’nın yokluğunu kanıtlamak için özel bir çaba içine girmeyen, ancak Tanrı’nın varlığını kabullenmiş bir tarzda da yaşamayan kişileri anlatmak için kullanılır.

Agnostikleri din ve Tanrı meselelerine duyarsız olanlar, ilgisiz davrananlar, bu meseleleri konuşmak istemeyenler şeklinde değerlendirmek de mümkündür.
İslam inancına göre bilgi meselesine sofistler, septikler, rölativistler ve agnostikler gibi yaklaşmak doğru olmadığı gibi dine ve dinî meselelere duyarsız ve ilgisiz davranmak da kabul edilemez. Kur’an-ı Kerim’de bilginin kesin ve kat’î olmasının önemine dikkat çekilir, inancın burhana ve hikmete dayalı olması övülür, Müslümanlar’ın basiret üzere inandığı belirtilir venananın da inkâr edenin de delil üzere hareket etmesi gerektiği vurgulanır. Zanna tabi olmak,  düşmek, delilsiz konuşmak, sorgulamadan körü körüne inanmak ve bilinçsizce anlayışların peşinden gitmek eleştirilir.
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan
sorumludur.”
De ki: Şüphesiz ben Rabbim’den gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”

“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan
başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.

Okuma Tavsiyelerimiz

+ There are no comments

Add yours