Tüm dinlerin esasta üç ana temeli olduğu bilinmektedir. Bunlar; inanç, ibadet ve ahlaktır. Her dinî yapının kendine ait inanç prensipleri vardır. Muhataplarının ona inanmasını ister. Buna inanan insanların inandığı değerlere göre ibadet etmeleri kaçınılmazdır. İnanç insanın iç dünyasını kuşatırken ibadetler dış dünyasına yansır. Dinî hayatı daha bir görünür kılar. Bu yüzden dinler daha çok ibadetler ve ritüeller yönüyle birbirinden ayrılır. Dinlerde inanç ve ibadet konularını tamamlayan unsurlar ise ahlaki hükümlerdir. Ahlak, insan davranışlarının temelini oluşturur.
Buna göre her dinin inanç temelini ifade etmek üzere itikad veya akaid kavramı da kullanılır. Bizim dinimizin inanç esaslarını da İslam itikadı / akaidi oluşturur. İslam itikadını delileriyle savunan ilme bilindiği üzere kelam denmektedir.
İslam’ın ibadet anlayışı ve prensiplerini fıkıh terimiyle ifade ederiz. Fıkıh bizim ibadet hayatımıza dair prensipleri ele alır. Hem inanç hem de ibadetler konusunda dinin esaslarına bağlı kalarak ve zamanın şartları da gözetilerek yapılan farklıyorumlar vardır. Bu farklı yorumlar ise mezhep adı altında ele alınır. Din en üstte birleştiren çatı, mezhep ise o çatı altındakifarklı salonlar gibidir. Fırka ise tamamen siyasigerekçelerle ortaya çıkmış topluluklardır. Bu topluluklardan bazıları siyasi sebeplerle ortaya çıksalar da zamanla görüşlerini dinî delillerle temellendirme ihtiyacı hissetmişlerdir. Kısaca denebilir ki insanın olaylara bakışını, onları algılayışını etkileyen birçok sebep vardır. Bazen insani ve içtimai bazen siyasi ve felsefi bazen de ahlaki ve kültürel gerekçelerle
insanlar dinî konularda ayrılığa düşmüşlerdir. İnsanların dinî konularda farklı düşüncelere sahip olmalarıyla ortaya çıkan grupları çıkış sebeplerine göre şu şekilde çeşitlendirmek veya isimlendirmek mümkündür. Dinî gerekçelerle ortaya konan yorumlara mezhep, siyasi gerekçelerl bir tanımlama söz konusu ise buna fırka, tasavvufi/felsefi veya ahlaki ilkelere göre şekillenmiş bir usul varsa buna da ekol denmektedir.
Bazen bunları birbirlerinden kesin ve kalın çizgilerle ayırmak mümkün olmayabilir. Bir yapı bir taraftan dinî bir yorumla diğerinden ayrılırken aynı zamanda siyasi etkenlerle hareket edip yönetim açısından farklı bir durumda kendisin konumlandırabilir. Bir hareketin siyasi sebeplerle ayrışması
ama daha sonra bu tavrını dinî gerekçelerle ifade etmek istemesi tarihten günümüze sıkça görülen bir davranıştır.
+ There are no comments
Add yours